Bugun...



KAO-Kocaeli Aydınlar Ocağı Gürkan Uysal yönetimiyle hedeflerini anlattı

Kocaeli Aydınlar Ocağı, Başkanı Gürkan Uysal Yönetimiyle basını ağırladığı kahvaltıda yeni hedeflerini anlattı

facebook-paylas
Güncelleme: 25-05-2023 12:20:08 Tarih: 22-05-2023 12:16

KAO-Kocaeli Aydınlar Ocağı Gürkan Uysal yönetimiyle hedeflerini anlattı

Kocaeli Aydınlar Ocağı, iki hafta önce kongresini tamamladı. Gürkan Uysal’ın başkanlığını yaptığı yönetim, bugün Maide Restoran’da basın mensuplarıyla bir araya gelerek hedeflerini paylaştı. Uysal, programda yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Aydınlar Ocağı’nın geleceğini anlatmaya çalışacağım. 2 hafta önce yaptığım kongre konuşmasında birkaç hususa özellikle vurgu yapmıştım. Burada sadece ana
başlıkları ile tekrar edeceğim. Bizim kendimizle alakalı ilk hedefimiz kadın üye ve yönetici sayımızı mevcut üye ve yönetici sayımızın yarı oranına getirmektir. Yine Z kuşağı olarak ifade edilen genç üye ve yönetici sayımızı artırmaktır. Aydınlar Ocağı ile alakalı ikinci önemli husus ise biz siyasi iktidarın taraftarı da değiliz muhalifi de. Biz ülkemizi alakadar eden konularda tavrımızı sadece ve sadece ilkeler doğrultusunda belirler ve ortaya koyarız.

ERGENEKON METAFORU

Nitekim, seçimden hemen önce yaptığımız seçim güvenliğine yönelik basın açıklamamız ile bu hususu ortaya koyduğumuzu düşünüyorum. Ergenekon Destanını hepiniz bilirsiniz. Merak etmeyin hepinizin malumu olan eski Türk destanlarını anlatarak sizleri sıkmayacağım. Burada bambaşka bir hususu arz tmek için Ergenekon Destanı’na atıf yapıyorum yalnızca. Ergenekon Destanı’nda, Çin’in baskınından sağ kurtulan iki Türk ailenin dağlarla çevrili bir alanda büyüyüp çoğalmaları ve artık oraya sığmamaları üzerine demirden bir dağı eriterek Ergenekon’dan çıkmaları anlatılır.

KUTSAL DEVLET ELEŞTİRİSİ

Bugün bizim millet olarak zihin dünyamız, tıpkı Ergenekon gibi bir takım demirden dağlarla çepeçevre kuşatılmıştır ve millet olarak ancak bu demirden dağları eritip sıkıştığımız o dar dünyadan dışarı çıkarak
problemlerimizden kurtulabiliriz. Zihin dünyamızın etrafını kuşatan bu dağlardan ilki; yanlış algılanan devlet kavramıdır. Türk milletinin devlet algısı devleti kutsallaştırmakta, onu milletin hayatını kolaylaştıracak bir araç olmaktan çıkartıp bir amaç haline getirmektedir. Bu bakış açısı nedeniyle devletin hataları görülmemekte, bilakis o hatalara taraftar olunmaktadır. Bu “kutsal devlet” anlayışı devletten menfaat temin eden bir grup gözü açığın uydurmasından başka bir şey değildir aslında.

 

MANTIKLA İZAH EDİLEMEZ

Bu menfaat grupları ne zaman akıl ve mantıkla izah edemeyecekleri bir Ali Cengiz oyunu oynasalar ve iş üstünde yakalansalar “devletin bekası” der işin içinden sıyrılırlar. Zihin dünyamızın etrafını kuşatan ikinci dağ “Lider sevdasıdır”. Reisin, Liderin, Başkanın, Önderin, Şeyhin, Hocaefendinin sorgulanamazlığı, ona mutlak itaat edilmesi fikri Türk milletinin üretkenliğine mani olmanın yanında kendi öz kimliğine de ters düşmektedir. Çünkü Türkün mayasında isyan vardır. Türk başına buyruktur. Tarih boyunca iki yüzün üzerinde devlet yıkıp devlet kurmasının özünde bu isyankâr ruh vardır. Bu lider sevdasının bir yansıması da “kurtarıcı beklentisidir”. Milletimizin her bir ferdinin hayallerini süsleyen bir kurtarıcı, bir “Deus ex machina”, bir “Mehdi veya Mesih” vardır. Halbuki “milletin istiklalini yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır.” sözünde olduğu gibi milletin problemlerini çözümü veya milletin kurtuluşu, her bir
ferdin azim ve kararlılık sahibi olmasındadır. Bir kurtarıcı beklemek beyhude olacaktır.

KENDİ DESTANIMIZI YAZMAK ZORUNDAYIZ

Bir diğer dağ, söylem ve eylem uyumsuzluğudur. Uğruna insanların can verdiği toprağa denize çöpünü atan, kanalizasyonunu akıtan, sanayi kuruluşlarının kimyasal atıklarını döken bir milletiz. Ama sorsanız bu topraklar uğruna canımızı gözümüzü kırpmadan veririz. Bir diğer dağ, Türk Milletinin şanlı mazinin hatıralarında takılıp kalması ve bugünü ıskalamasıdır. İnsanların atalarının yaptığı güzel işlerle gurur duyması, onları örnek alması elbette tabiidir. Ama geçmişle gurur duyarken içinde yaşadığın anın görmezden gelinmesinin fayda getirdiği görülmemiştir. Konuya bir de tersinden bakalım. Bizim gurur duyduğumuz atalarımız mezarlarından kalkıp gelseler ve bizim şu anki halimizi görseler, acaba onlar
da bizimle gurur duyarlar mıydı? Geçmişte yaşamanın, geçmişi efsaneleştirmenin kimseye bir faydası yok. Bizler artık kendi destanımızı yazmak zorundayız.

KURAN’DAN ÖRNEKLER

Anayasa hukukunda “Yeni Kuşaklar Teorisi” diye bir kavram vardır. 19. yüzyıl ABD Başkanlarından Thomas
Jefferson’un ortaya attığı bu teoriye göre “Eski kuşakların iradesi yeni kuşakları bağlamaz. Çünkü yeryüzü
nimetlerinden toprağın altındaki ölüler değil, üstündeki diriler istifade ederler.” Kur’an’da Bakara suresinde tekrarlayan bir ayette şöyle der; “Tilke ummetun kad halet lehå må kesebet velekum må kesebtum” “Onlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazandıkları onlara, sizin kazandıklarınız size..” Alfred Nobel, dinamiti icat ettiği zaman bu buluşunun insanlığa faydalı olmasını arzu ediyordu. Insanların icadını birbirlerini öldürmek için kullandıklarını görmenin üzüntüsüyle kahrından öldü adamcağız. Islam, milliyetçilik, kapitalizm, komünizm, sosyalizm, devrimcilik vb. bütün ideolojiler doğru insanlar tarafından
savunulduğu zaman insan hayatına anlam, değer ve fayda sağlarlar. İnsan hayatına anlam, değer ve fayda
sağlayan bu ideolojiler, temel insani değerleri taşımayan insanların hayatlarında sadece birer cinnet vasıtasına dönüşmektedir. O nedenle iyi insan veya sufilerin bin yıldır ifade ettiği gibi kamil insan olmadıktan sonra hangi dünya görüşüne sahip olduğumuz da hiçbir anlam ifade etmemektedir.

 

AYDINLAR OCAĞININ YEGANE AMACI

Aydınlar Ocağı olarak bizim yegane amacımız, dünya görüşü ne olursa olsun iyi insanlardan, hani o Amerikalıların “Worldclass” dediği global kalitede iş yapan insanlardan oluşan bir toplum meydana getirmektir. Bugün bizim milliyetçilikten anladığımız da, yapmayı amaçladığımız şey de Türk standartlarının üzerinde yaşamak ve bu milleti Türk standartlarının üzerinde yaşatmaktan başka bir şey değildir. Bu amaç uğruna çıktığımız yolda, siz değerli basın mensuplarımızın dostluğunuza ve desteğinize talibiz. Bu arada, ülkemizde gazetecilik mesleğini yürütenlerin sahip oldukları sorunların farkındayız. Yargı sisteminin gazeteciler üzerinde Damokles’in kılıcı gibi sallandırıldığını görmekteyiz. Yine özellikle yerelde gazetecilik faaliyetlerinin ekonomik sıkıntılar içerisinde yürütüldüğünün de bilincindeyiz. Bu noktada da Sayın Başkanımla süreç dahilinde iletişimde kalmak ve siz gazeteci dostlarımıza dostluğumuzu göstermek konusunda kararlı olacağız. Dostluğunuzu göstererek davetimize icabet ettiğiniz ve bu güzel Mayıs sabahında soframıza konuk olduğunuz için her birinize bir kez daha ben ve yönetim kurulum adına ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”







Etiketler :

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER STK Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HAVA DURUMU
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI