Bugun...



Prof.Sezer Komsuoğlu İDEBİR konferansında

İDEBİR, önceki dönem Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) rektörü Sezer Komsuoğlu’nu ağırladı. Komsuoğlu, aile yapısının dönüşümünü, dijital dünyanın etkilerini ve Türkiye’nin demografik geleceğini değerlendirdi

facebook-paylas
Güncelleme: 29-05-2025 23:45:58 Tarih: 23-05-2025 22:45

Prof.Sezer Komsuoğlu İDEBİR konferansında

İDEBİR-İnsani Değerleri Birleştirme ve Yükseltme Derneği düzenlediği Vefa Sohbetleri kapsamında KOÜ eski rektörü Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu’nu konuk etti. Dernek merkezinde gerçekleşen buluşmada, aileden toplumsal değerlere, dijitalleşmeden demografik risklere kadar geniş bir yelpazede değerlendirmelerde bulunan Komsuoğlu, “Toplumun çözülmesi aileden başlar, çözümü de yine ailede gizlidir” ifadelerini kullandı. Programa İDEBİR Başkanı Zeki Canşi’nin yanı sıra çok sayıda üye katılım sağladı. 2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesini anlamlı bulduğunu belirten Komsuoğlu, “Bu yıl, aile kavramı çerçevesinde çok kıymetli bir dönemi yaşıyoruz. Bu değerlerin gelecek nesillere aktarılması gerektiği bilinciyle, aile yılı ilan edilen 2025’in anlamını derinden hissediyor ve bunu çok önemsiyorum. Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 41. maddesi (metninizde 43. madde denilmiş, muhtemelen 41. madde kastediliyor) aileyi toplumun temel taşı olarak kabul eder. Bu maddeyle devletin, ailenin huzuru ve refahı için gereken her türlü önlemi alması gerektiği vurgulanır. Yani, bu yılın “Aile Yılı” olarak ilan edilmesi sürpriz değildir. Anayasal düzeyde güvence altına alınmış bu kurumun önemini daha görünür kılmak için yürütülen çalışmalar çok kıymetlidir. 025’in “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde Aile Endeksi ve Nüfus Politikaları Kurulu kuruldu. Bu, son derece önemli bir adımdır. Türkiye’de on beş kadar üniversitede benzer yapılar mevcut; en bilineni Hacettepe Üniversitesi’ndeki Demografi Enstitüsü’dür. Ancak şimdi devletin kendi içinde böyle bir kurul kurarak aileye dair verileri doğrudan toplaması çok kıymetli. Sağlıklı politikalar üretmek için doğru bilgiye ulaşmak şarttır. Geriye dönüp baktığımızda, Birleşmiş Milletler 1994 yılında Uluslararası Aile Yılı’nı ilan etmişti. Biz de her yıl mayıs ayının üçüncü haftasını “Aile Haftası” olarak kutluyoruz. Sivil toplum kuruluşları, dernekler, üniversiteler bu hafta içinde çeşitli etkinlikler düzenliyor. Bu kapsamda yapılan her çalışma, aile yapısını güçlendirmeye yöneliktir. Bugün burada oturan herkesin, benim de dahil olduğum şekilde, aile kavramına dair benzer bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Hepimizin büyükanne, büyükbaba, anne ve babalarımız benzer yıllarda yaşamıştır. Aile yapılarına dair anlattıklarımız da büyük oranda örtüşür: saygı, sevgi, dayanışma… Ancak son 30 yılda bu kavramlar ciddi anlamda değişikliğe uğradı. Bu değişimin başlıca sebebi dijital dünya ve sosyal medyadır. 

Bu söylediklerim yalnızca benim kişisel gözlemlerim değil; Amerika, İngiltere ve Fransa’da yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalede benzer tespitler yapılmıştır. Geleneksel değerlerin zayıflaması, sadece bizde değil, tüm dünyada gözlemlenen bir durumdur. Eskiden büyüğün eli öpülür, hamileye otobüste yer verilir, bayramda anne-baba mutlaka ziyaret edilirdi. Bunlar kültürümüzün parçasıydı. Ancak dijital dünya bu gelenekleri merkeziyetsizleştirerek hayatımızdan uzaklaştırdı.

Pandemi dönemi bu süreci hızlandırdı. Okullar çevrim içi eğitime geçti; doktorlar hastalarını uzaktan görmeye başladı. Göz göze gelmenin, yüz yüze temasın yerini ekranlar aldı. Hâlbuki bir insanın gözlerine bakarak çok şey anlayabilirsiniz. Bu, dijitalde mümkün değil. Aile, bireyin tanıştığı ilk sosyal çevredir. Merhamet, sevgi, saygı, ilk erdemler burada öğrenilir. Aile çocuk için karakterin, ahlaki değerlerin, erdemin filizlendiği yerdir. Erdem çok önemli bir kavramdır. Son yıllarda yaşanan bazı acı olaylar, toplumda erdemin kaybolduğuna işaret eder nitelikte. Oysa erdemli bir toplumun temeli, erdemli ailelerle atılır. 

Dinî kaynaklarımız da aileyi kutsal sayar. Aile sevgidir, saygıdır, şefkattir. Esas kaybedilen ise bu manevi değerlerdir. Vicdanlı olmak, içten sevmek, dua etmek, dileklere ortak olmak… Bunlar dijital ortamda yaşanmaz. Bizim için aile, her şeyin önünde gelir. Mesleğiniz ne olursa olsun, aileye zaman ayırmak gerekir. Ama bugün, maalesef torunlar dedesiyle değil, telefon ekranlarıyla vakit geçiriyor. Herkesin elinde bir cihaz… İşte kaybettiğimiz değer budur. Günümüzde aile yapısı ciddi anlamda değişime uğramış durumda. Boşanma oranları hızla artıyor. 2023’te boşanma oranı %20’ye ulaşmıştı, şimdi %22, hatta bazı kaynaklara göre %23 seviyelerinde. Siz bu alanda çalışan uzmanlar olarak bu oranları benden daha net görüyorsunuzdur.

En büyük sorunlardan biri de dağılmış aile yapısı. Boşanmak artık çok kolay hale geldi. Arada ciddi bir sebep olup olmadığına bakılmadan, “hadi mahkemeye git, bir celsede boşan” anlayışı yaygınlaştı. Aile yapısını korumak için toplum olarak daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor. Benim kişisel bir felsefem var: Ölüm hariç her şeyin bir çözümü bulunabilir. Evlilikte yaşanan sorunlar da konuşularak, sabırla ve destekle aşılabilir. Hele ortada çocuklar varsa bu çok daha büyük bir sorumluluk gerektirir. 2-3 yaşındaki bir çocuğun hayatı bu kararlarla şekilleniyor. Aileyi ayakta tutmak en doğru seçenek olmalı.

Peki bu dağılmış aile yapısı daha çok çekirdek ailelerde mi görülüyor, geniş ailelerde mi? Büyük ihtimalle çekirdek ailelerde. Çünkü ne çevreden ne de aileden “Durun, bir düşünün” diyen kimse kalmadı. Televizyon programlarında da görüyoruz: “Neden boşandınız?” diye soruluyor, cevaplar genellikle yüzeysel. Elbette şiddet gibi ciddi durumlarda ayrılık bir çözüm olabilir, ama çoğu durumda sorunlar eğitilerek, destekle çözülebilir.

 

“KÖYE DÖNÜŞ PROJESİ BAŞLAMALI”

Diğer önemli sorunlardan biri de kontrolsüz kentleşme. Türkiye, dünyada en hızlı kentleşen üçüncü ülke. İnsanlar aklına estiği an bavulunu alıp İstanbul’a geliyor. Bugün şehir merkezlerinde yaşayanların oranı %93, kırsalda yaşayanların oranı ise sadece %7. Ülkemiz mutlaka bir “köye dönüş” projesi başlatmalı. Sanayi elbette önemli ama tarım alanlarını korumak, tarımı desteklemek de bir o kadar hayati. İzmit gibi küçük yüzölçümlü illerde bile yüzlerce sanayi tesisi var. Eskiden 110 sanayi tesisi vardı, şimdi sayı biraz azalmış olsa da hâlâ çok yoğun. Oysa bu arazilerin çoğu verimli topraklar.

Tarımın yok olması, kırsalın boşalması sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Aile yapısını da etkiliyor. Doğu’dan insanlar minibüse biniyor, İstanbul’a göç ediyor. Gittikleri yerlerde uyum sağlayamıyorlar. Oysa gelişmiş ülkeler ne yapıyor? İnsanları doğrudan büyükşehre taşımıyor. Önce onları daha küçük şehirlerde, uydu kentlerde yerleştiriyor. Böylece bir geçiş süreci yaşanıyor. Bizim de bu yapıyı kurmamız gerekiyor. Kentleşmeyi yavaşlatmak, tarımı ve kırsalı canlandırmak şart

1950’lerde Türkiye’de toplam doğurganlık hızı 6,7 civarındaydı. 2008’e geldiğimizde bu oran 2,16’ya düştü. Bugün ise daha da az. Sebep yine aynı: Çekirdek aile, çocuk bakımının zorluğu. Birinci çocuğu doğuruyorlar, ikinciye geçemiyorlar çünkü destek yok. Ben hiç çocuk bakmadım. Benimle anneannem ilgilendi. Annem-babam siyasetteydi, Ankara’da görevdeydiler. Nenem evin her şeyiyle ilgilenirdi. Şimdi bu destek sistemleri kalmadı. Bu yüzden doğurganlık düşüyor. Türkiye’nin en kritik demografik sorunlarından biri haline geldi.

Bugün ortalama evlilik yaşı 21, doğum yaşı 23. Bu denge aslında iyi ama nüfus bilimciler hem çok erken hem de çok geç evlilikleri önermiyor. Ayrıca doğuşta beklenen yaşam süresi 1950’lerde 40 yıl iken şimdi 78-80 yaşlarına çıktı. Bu da yaşlı nüfusta artış demek. Artık yaşlanan bir nüfus yapısına sahibiz: Doğum oranı azalıyor, yaşam süresi uzuyor. Bu da toplumu farklı yönlerden zorluyor. Bakımevleri, demans, yaşlı bakımı gibi yeni ihtiyaçlar ortaya çıkıyor.

Türkiye bu genç nüfus avantajını kaybetmeden harekete geçmeli. Aile yapısını korumalı, kırsalı canlandırmalı, doğurganlığı desteklemeli ve eğitimli gençler yetiştirmeli. Aksi takdirde 2050’de sadece izleyen, yönlendirilen bir ülke konumunda kalırız” ifadelerini kullanarak konuşmasını noktaladı.







Etiketler :

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER STK Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI